9 Ağustos 2015 Pazar

Saçlarım ve yahut Düşüncelerim

Kızgınlıklarım, kızdıklarım, öfkelerim, öfkelendiklerim,  beni  benden alan tüm vahşetim ve en çok da kendime olan nefretim, hepiniz beni katlediyorsunuz!  Ben yine gönlüm kırık bir hâlde eksik yaşıyorum. Sevmeyi de sevilmeyi de bilmiyorum, ben yalnızca öfkeyi ve öfke nöbetlerimi iyi biliyorum.  Beni arkadaşlığından uzaklara atan ey sahte dostlarım,  sahi,  hiç mi sevmediniz beni?  Sizi ne kadar çok önemsediğimi nasıl da görmediniz?  Nasıl böyle kör olabildiniz bana? Halbuki nasıl da size bağlıydım,   yapaylıktan kaçıp size sığındım! Beni  niçin uzağınıza ittiniz? Beni çok kırdınız dostlarım! Hoşçakalın...
Ben hiçbir şey anlatamıyorum,  oldum olası beceremedim şu hikaye anlatma olayını,  dikkat çekmeyi de bilmiyorum açıkçası.  Bu yüzden mi mutsuzum?

Bir az alkol olsaydı... ya da dua?  Ne iyi gelirdi sahi? Keşke sen yanımda olsan. Yoo olma,  olmamalısın.  Ben ne istediğimi biliyor muyum  ki? Köhne köşelerde çürüyorum işte. Ne komik ama!
Saçlarım çok güzel, çok yumuşak,  çok kırılgan ve zayıf ama yine de parlak ve yıkılmaz duruyor. Bu kadar maske olmasaydı hâlâ böyle olabilir miydi ? Sarhoş edici bir kokusu var. Ben sanırım iyi değilim.  Yani... dünya ayaklarımın altından kayıyor,  görmüyor musun? Damarlarımda tuhaf bir ritim akıyor,  raks ediyor beynim  ve saçlarım.  Saçlarım  çok güzel. Hiç dokunmadın ki sen bilmezsin nasıl  da yumuşak olduğunu.  Iyi ki dokunmadın. Seni de sevemedim çünkü.  Benim ki garip bir  tutku,  sevgi değil.  Saçlarım çok güzeldir,  dostlarım da bilir bunu.  Eğer dostlarım beni terk etmiş olmasalardı  belki sana saçlarımdan bahsederlerdi,  nasıl da karmaşık  ve bi o kadar da sahiplenici olduğunu söylerlerdi.  Ama şimdi anlatamazlar, onlar mühürlü.  Sen şimdi nereden öğreneceksin  saçlarımı  ve o  büyüleyici kadife hissini? Şimdi  her bir tel  uyuşuk ritimle savruluyor. Dolanıyor, sana  ve geçmişe dolanıyor,  sonra birbirine  dolanıyor.. ve tekrar  savruluyor,  sahi şu saç şampuanlarını kim yapıyor?  Kafam yine gidip geliyor... Insanlar her nedense bendeki fazla zeka özelliklerinden bahsediyor,  fakat onlara bir türlü  aptal olduğumu kanıtlayamıyorum,  saçlarım izin vermiyor,  saçlarım beni hep ele veriyor... niye bu  kadar savruluyorlar? Bir tutamı çehreme düşüp beni okşuyor usul usul,  sen nereden bileceksin!  Sahi hiç mi etkilenmedin  saçlarımdan? Tuhaf...Nu - man o to

5 Ağustos 2015 Çarşamba

Beni Buralardan Al

Insan olmak;
Yaşamak...
Ölmek.
 Bu kadar mı sahi? Soracağım ne çok soru vardı halbuki, neden bu kadar çabuk gittin? Ölümden nefret ediyorum, gerçekten nefret ediyorum! Ben her gün yokluğunun azabını talim ediyorum. Sahi, söylesene gitmek basit mi? Zor olmalı! Çok zor olmalı. Ben de gitmeyi çok düşündüm, yapamadım, olmadı yani. Zaten neyi tam yapabildim ki şu hayatta? Beceriksizim. Hâlâ mı geçmedi sancılarım? Hâlâ mı kıvranıyorum? Ben çok bencilim, bencilce özlüyorum. Bencilce acı çekiyorum. Ait değilim bu bayağı dünyaya, yoo hayır, ben o bayağılardan daha üstün değilim, ama onlarla aynı da değilim. Gidesim var. Her şeyi bırakıp gidesim var!

Salaklar! O kadar çok salak var ki, mutluluk içinde mutsuzluk soluyan öyle çok salak var ki! Yalnızca aynanın yansıması ile yaşayan milyonlarca insan, düşünebiliyor musun? Sıkıldım, hepsinden sıkıldım, benim masumluğumdan faydalanan o salaklardan sıkıldım. Ben, hiç kimseyi kırmak istemedim, onları acıtmak istemedim, peki niçin benim canım böyle acıyor?

Sevgiden yoksunlar! Sevgililerinin yüzünde sevgi göremeyen ve yalnızca bakan öyle çok sevgiden yoksun var ki! Yalandan aşklarıyla övünen yüz binlerce insan, düşünebiliyor musun? Bunaldım, hepsinden bunaldım, benim açık fikirlerimden yararlanan o sevgi yoksunlarından bunaldım. Ben, hiç kimseyi uzaklara itmek istemedim, onları incitmek istemedim, peki niçin ben bu kadar uzaklarındayım?

Çok tuhaf! Bencilce güdüler üzerine kurulmuş çıkar ilişkileri ile süslenmiş bir insanlık ile kafa kafaya savaştayım! Yorgun savaşçıyım, düşünüyorum. Çok fazla düşüyorum. Üşüyorum...
Beni buralardan al.
Senin oralara gidelim.